Talha APAK'ın dünya haber sitesinde 09 Ağustos 2023 Çarşamba günü Küresel kriz ve Türkiye ekonomisi başlıklı haberine göz atalım. Talha APAK, Son yıllarda dünya ekonomisi küresel krizin etkisinden henüz kurtulamamışken, 2020'de dünyayı etkisi altına alan ekonomik yıkım ve tedarik zincirinin kırılmasıyla sistem yeni bir zorluğun içine düştü. Salgının yarattığı sorunlar geride kalırken, bu kez Rusya-Ukrayna savaşının yeni bir kriz ortamının ortaya çıkmasına neden olduğunu belirtti. Bu iki olayın yarattığı küresel ekonomik sorunların beraberinde getirdiği enflasyonist ortamlar ve durgunluk beklentileri maalesef pek çok ülke için öngörülememiştir.
Küresel kriz Türkiye ekonomisini etkiledi mi?
Başta enflasyon ve resesyon olmak üzere yeni bir küresel kriz beklentisi gündemde kalırken, Türkiye ekonomisinin bu küresel krizden etkilenmemesi mümkün değildi.
Ayrıca buna ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketinin yol açtığı ekonomik kayıpları da eklemek gerekir. 2000 yılından sonra yeni dünya düzeni adı altında farklı bir kapitalist piyasa ekonomisi devreye girdi. Bunun bir sonucu olarak, ülkeler arasında ve ülkeler içinde gelir dağılımı bozulma eğilimine girmiştir. Az sayıdaki zengin daha da zenginleşirken, geniş kitleler daha da fakirleşti. Üretime yönelmek, gelir dağılımını iyileştirmek, eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, çevreyi korumak yerine, daha fazla büyüme adına tüm değerleri ve çevreyi alt üst eden bir duruma yol açtı. Benzer yöntemleri farklı araçlarla kullanan Çin öne çıkmaya başlayınca, ABD bu gidişata dur demek için o zamana kadar savunduğu serbest ticareti terk ederek ticaret savaşlarına yöneldi.
Acaba kapitalizm dünya çapında yeni bir sınav mı veriyordu?
Küresel sistem, gelişmiş ekonomilerin son yıllarda devreye soktukları likidite ve uyguladıkları düşük faiz politikasıyla devam etti. Buna bağlı olarak bu görüş merkez bankalarının izlediği para politikalarında da etkili olmuştur. Bu gelişmeler dünyaya dağılan dolarların ABD'ye geri dönmeye başlamasına neden olmuş ve para arzının ilk kez genişlemesi Amerikan ekonomisi üzerinde ilave enflasyonist etkiler yaratmıştır. Fed, bu etkilerin geçici olduğunu düşünerek bir süre faiz oranlarına müdahale etmedi.
Avrupa'da da benzer bir durum yaşandı. Sonuç olarak, Fed faiz oranlarını yükseltmek zorunda kaldı. Şimdilerde piyasaya saldığı likiditeyi geri çekmekten söz etmeye başladı. İngiltere Bankası da aynı yolu izlemeye başladı. Nitekim Avrupa Merkez Bankası'nın faiz oranlarını yükseltmesi de uzak değil.
Enflasyon gerçeği nedir?
Enflasyon, dolaşımdaki para miktarı ile mal ve hizmet toplamı arasındaki farkın artması sonucu fiyatların artması ve paranın değerinin düşmesi şeklinde kendini gösteren ekonomik ve parasal bir süreç olarak tanımlanmaktadır. 2021 yılının başında Covid-19 salgınının tedarik zincirinde yarattığı bozulma, döviz kurlarındaki dalgalanmalar, enflasyonist etkiler kendini göstermeye başladı ve ABD'de tahvil faizleri yükselmeye başladı. Bu olumsuz görünüme 2022 yılının başında Rusya-Ukrayna savaşının yol açtığı sıkıntılar da eklendi.
Bu gelişmeler petrol fiyatlarını ve enflasyonu daha da artırdı.
Türkiye ekonomisi bu gelişmelerin etkisinde kalırken, 2023 yılında 11 ili kapsayan büyük depremin yarattığı ekonomik şok ve geride kalan önemli seçim döneminde yapılan yüksek kamu harcamaları, Türkiye ekonomisini ciddi anlamda etkiledi. Buna bağlı olarak, uzun süredir durgun seyreden enflasyon ve kur dalgalanmaları önemli ölçüde arttı.
Durgunluk beklentisi/kaygısı
Genel olarak, ulusal ekonomiler aşağıdaki nedenlerle durgunluğa girer:
- Ekonomik büyümenin nüfus artış hızının altında kalması,
- Kişi başına düşen gelirin en az altı ay sabit kalması ve düşüş göstermesi,
- İşsizlik artışı, Ekonomik faaliyetlerdeki durgunluk
- Üretim faaliyetlerinde azalma
Resesyonla mücadelede en önemli ekonomi politikası, kamu harcamalarını aynı seviyede tutarak vergileri azaltmaktır. Vergi indirimi politikasının etkinliğinin sağlanmasındaki amaç, vergi indirimlerinden daha çok kişinin yararlanmasını sağlamak ve harcanabilir gelirdeki artış ile kişilerin tüketim ve yatırım harcamalarını artırmaktır.
Ülkemizde yaşanan büyük deprem felaketinin ardından yaraları sarmak için yapılan harcamalar bütçe dengesini bozmuş, tedbir olarak konulan ek vergiler ve kur artışlarının maliyetlere yansıması sonucu tüketici mağdur olmuştur. Ürün fiyatlarındaki önemli artışların enflasyon tahminlerini olumsuz etkileyeceğinden endişeliydi. Hükümet ise bu tedirginliği gidermek için radikal önlemler almaya devam ediyor. Toplumun beklentisi, ek vergilerin veya vergi artışlarının kalıcı değil, geçici olmasıdır.
Yorum Gönder